13 Haziran 2011 Pazartesi

İz Bırakmak..


İz ve iz bırakmak, insanlık tarihinin temel dürtüsü oldu, bugüne dek. En amaçsız görünen insanın bile, beyninin kıvrımlarında gizlenmiş bir dürtüdür, iz. Dürtü olarak kalmasına izin vermeyenler, somut çalışmalara yöneldi her zaman. Bilimden sanata, yaşamın her alanında görebiliriz bu çabaları.

Temel sanat, yaşamdır. İnsan gibi yaşamak, çok insani bir istektir. Bazı insanların iz bırakma çabaları bu sanata yöneldi. Önce kendisine, sonra ailesi, ülkesi ve insanlığa yararlı çocuklar yetiştirmenin önemini kavradılar; onların iz bırakma çabaları da, insan oldu. İnsanlığa yararlı insan…
Çoğu kez yüksek sesle söylenmese bile, iz bırakma çabaları; her zaman anılmak istenen izlere dönüşemedi, ne yazık ki!

İnsanlık tarihi, iyi amaçlarla yola çıkıp, yıkımlara neden olanların sıkıcı, anılmak istenmeyen örnekleriyle iç içe geçmiştir. Erken çağlarda bulunan ateş, insanlığın yaşamını kolaylaştırırken; insan yakmak için bile kullanıldı, hiç düşünülmeyip, bir an bile duraksamadan. Çağlar boyu değişiklik gösterirken, öldürme gücü artan silahlar, savunma değil, saldırı amaçlı kullanıldı, çoğu kez.

Düşünmeye, anlamaya çalışırken merak etti. Sorular sordu kendisine. Yanıtlarını ararken, ölümle sona eren yaşamını anlamlandırmaya çalıştı.

Diğer canlılardan farklı olduğunun farkındaydı. “Ölümüm ve sonrası da farklı olmalı,” diye düşündü. Bu düşünce iz bırakmaktan çok, izin yitirilmemesi düşüncesine götürdü insanı.

Önceleri belli belirsiz, sonraları düşüncelerinde yaşattığı yerlerde, sonsuza dek yaşayacağına karar verdi. İnanç düşüncesi doğdu. Doğumundan sonra, kaçınılmaz ölümle yok olmayacağını düşündü, yaygın olarak. Ölüm sonrasını düşünerek yaşamaya başladı. İz bırakarak değil, iz olarak, sonsuza dek yaşayacağı düşünceleriyle geçti uzun çağlar..

Ayrıca, en zeki kabul edilen insanların beyin gücünü, ancak yüzde onlar düzeyinde kullandığını da düşünürsek; insanlık olarak yapılacak daha çok işimizin olduğunu, emekleme döneminde olduğumuzu bile söyleyebiliriz.

İz bırakma çabaları da, aslında hepimizde var olan bencilliğin bir yansımasıdır. Ancak ne güzeldir ki, bazı insanlar bu duygularını kontrol altında tutabilmekte, en azından amaçlamaktadır.

Bu nedenlerle iz bırakma çabaları önemlidir. Bu amaç için gayret edenler, takdire değerdir. Ancak, insanlık olarak ortak bir amaç haline getirebileceğimiz kuşkuludur. Daha şimdiden 4,5 milyar yıl ömrü olan gezegenimizi, yaşanmaz hale getirmek üzereyiz. Üzerinde insani anlamda yaşam olduğu bilinen tek gezegeni…
Uzun bir yolculuk vardır insanlığın önünde. Tek bir insan ömrüne sığmayacak uzunluktaki yolculuğumuzu sürdürmek için yapmamız gerekenler vardır. Ancak, üzerinde yaşadığı gezegeni insani olarak paylaşamayan insanlık umutları azaltmaktadır, ister istemez.

İnsan olarak, insanlık olarak yapmamız gerekenler vardır; umutsuzlukların umutlara dönüşebilmesi için. İz ve izler bırakmayı amaçlayan insanlar, bu anlamda bir kez daha önemlidir.

Bugünkü uygarlığımızı ve yaşamı kolaylaştıran her değeri, o insanlara borçluyuz. Borcumuzu ödemek adına, iz bırakamıyorsak bile, bırakılan izlere gereken değerleri vermeliyiz. Bununla da yetinmeyip, izlemeliyiz, yaşamlarımızı kolaylaştıran izleri.

İz bırakmak güzeldir. “Benden sonra tufan” demeden iz bırakabilmeye çalışmak; ölmeden, ölümsüzlükle sonsuza taşıyacaktır, insanlık yok olmadıkça yaşamları ve yaşamlarımızı…

A.Özturk.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder