18 Temmuz 2011 Pazartesi

Haz ve Izdirap...

Sonra bir kadin konustu:
'Bize haz ve istiraptan bahset.' Ve o cevap verdi: 'Hazziniz, istirabinizin maskesiz halidir. Ve kahkahanizin yükseldigi ayni kuyu, sik sik gözyaslarinizla dolar. Baska türlü olabilmesi mümkün müdür?

Istirabin içinize kazidigi alan ne kadar derin olursa, o denli çok hazzi içerebilir. Ve sarabinizi tasiyanla, çömlekçinin firininda yanan ayni kadeh degil midir? Ve sesi ruhunuzu oksayan lavta, daha önce biçaklarla oyulan tahtayla bir degil midir? Kendinizi neseli hissettiginizde kalbinizin derinliklerine inin.

Farkedeceksiniz ki, size bu sevinci veren, daha önce üzülmenize neden olmustu. Üzgün oldugunuzde, tekrar kalbinize dönün. Göreceksiniz ki, daha önce sevinciniz olan bir sey için agliyorsunuz.
Bazilariniz, 'Haz, istiraptan daha anlamlidir' der; digerleri ise, 'Hayir, istirap daha anlamlidir'. Bense, ikisi birbirinden ayrilamaz, diyorum.

Onlar beraber gelirler. Ve siz, bir tanesiyle masanizda otururken, unutmayin ki, digeri de yataginizda uyuyordur. Gerçekte siz, hazzinizla istirabiniz arasinda bir terazi konumundasiniz. Sadece bos oldugunuzda, hareketsiz ve dengede kalabilirsiniz.
Bir hazine avcisi, altin ve gümüsünü tartmak için sizi kullandiginda, haz ve istirap kefeleriniz, ister istemez, yükselip alçalacaktir.'

Halil Cibran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder