tag:blogger.com,1999:blog-87819418900625232782024-03-13T12:58:28.538-07:00Güncel...^^TiGeR^^http://www.blogger.com/profile/18302954836739297536noreply@blogger.comBlogger34125tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-79744197247977489882012-04-10T12:31:00.004-07:002012-04-10T12:41:09.138-07:00Huysuz Ve Tatlı Kadın..<br /><br /><a href="http://1.bp.blogspot.com/-LwjjDdCG3go/T4SKmEjmcHI/AAAAAAAAAFk/9Fov4eA9hXE/s1600/imagesCA1TB59B.jpg"><img style="MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 116px; FLOAT: left; HEIGHT: 100px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5729857012584837234" border="0" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/-LwjjDdCG3go/T4SKmEjmcHI/AAAAAAAAAFk/9Fov4eA9hXE/s320/imagesCA1TB59B.jpg" /></a><br />Şarkılar seni söyler;<br />dillerde nağme adın<br />Aşk gibi, sevda gibi ..<br />huysuz ve tatlı kadın..<br /><br />En güzel günlerini demek bensiz yaşadın..<br />Aşk gibi, sevda gibi huysuz ve tatlı kadın’<br /><br />Erkekler neden ‘huysuz ve tatlı’ kadınları hiç unutamadıklarını söylerler ve bu söylemlerinde ne kadar inandırıcıdırlar?<br />Saatler süren tartışmalar sonunda- haksız da olsa- sevdiğinin gönlünü alan kadınlar mı hem huysuz hem de tatlıdır?<br />Eğer öyleyse ben bu kategoriye hiç girmiyorum; hem de hiç! Bu merakımda, evime gönderilen papatya buketine iliştirilmiş kağıtta yazan, şarkı sözlerinin etkisi var sanıyorum… Gönül almayı beceremeyen bir ‘huysuz’ olarak bu sıfatın yanında geçen ‘tatlı’ sıfatını -doğal olarak- üzerime alınmıyorum; her ne kadar lütfedilmiş olsa da...<br /><br />Aşk gibi, sevda gibi anıldığımı ise ne hikmetse ya giderayak ya da gittikten epey zaman sonra duyuyorum.Ay bacayı geçmiş, ikinci baca turu için hazırlık yapıyor durumları… Kaybetme anı, terk edilen erkekler için bir muamma.<br /><br />Giden kadının ardından kaç filme -kendi kendilerine- imza atıyorlar orasını bilmesem de bildiğim, her filmde senaristin, yapımcının, yönetmenin, oyuncunun terk edilen adam olduğu! Hani kadın, olur da filmin bir karesinde dayanamayıp rol almak istese, ilginç bir telaşa kapılıyor erkek.Hayır, sensizken seni sevmeliyim; sen olunca olmuyor, nidaları...<br />Bu film sadece benim filmim, şımarıklığı! Eee, tepeden tırnağa şapşallık içeren bu durumda biz kadınlara da : Buyur, film senin olsun; paşa gönlün bilir. Hatta al o filmi, başına çal! Dağları izlemeye ve beni düşünürken o hayalden öteki hayale zıplamaya da devam et adam! demek düşüyor.<br /><br />Tabii, terk eden kadının ardından rüyalara riyayla dalıp, gözleri yeni bir kadını hayatına almak için fer fecir okuyan erkek modelleri var ki onlar için bir fikir yürütemiyorum.<br />Çünkü; beni severken ve ayrılığımıza dayanamazken başka bir kadını hayatına alma isteğiyle yanıp tutuşan; hatta bulduğu ilk kadını kendinden geçe geçe bana göstermeye çalışan; marifet gibi bana salak salak nispet yapan, canımı acıtmaya çalışan, benim canım acıdıkça zevkten dört köşe olan, intikam aldığını zannedip komik duruma düşen bir eski sevgilim olmadı. Kimsenin hakkını yiyemem(!) ..<br /><br />Eğer öyle biri olsaydı, psikolojik bir travma geçirebilirdim. Bu adam bir de çok güvendiğim, çok önemsediğim, hiç kırmadığım, incitmediğim, her saçmalığını makul karşılamaya çalıştığım bir adamsa gerçekten çok üzülebilirdim.<br />O adamı ve yaşadığım güzel anları unutmam uzun zaman almasa da zalimliğini unutabilmem ömrümü alırdı.<br />Hülasa; şarkılardan fal tutacak yaşı geçtiğimi düşündüğüm ve aşk adına bir cümle dahi duymak istemediğim şu son dönemlerimde artık hiçbir nağme yüreğime işlemiyor işte. Zaman zaman gözlerimin önünden geçen anılarım bile, el sallayıp uğurlayacak kadar anlamlı gelmiyor bana.<br />İnkar denilen duygusuzluk böyle bir şey olsa gerek! Geriye sarıp onarmak mümkün olsa bazı şeyleri, kılımı bile kıpırdatmayacağımı biliyorum. Çünkü; vurunca duymaz oldum, bakınca da görmez.<br /><br />Oysa eskiden ben sevince dünya dururdu; dört mevsim çiçek açardı aşk bahçemde…Gelecek planlarımda sevdiğim adamın adının geçmediği, bir an bile olmazdı. Hesapsız severdim ben, hem hesapsız hem de telaşsız .<br />İnce ayrıntılar içinde boğulmazdı düşlerim ve sadece onunla yan yana olabilmek için dakikaları sayardım. Sevda nankörü değildim ben! Şimdi, hiçbir şey eskisi gibi değil, hiç kimse dün gibi anılmıyor ve hiç kimsenin hayatımın kıyısından bile geçmesini istemiyorum!<br /><br />B. Edisanguncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-9585171810609455312012-02-29T12:58:00.002-08:002012-02-29T13:09:27.713-08:00<a href="http://3.bp.blogspot.com/-srxs7cdrtFw/T06Rk1IHZ4I/AAAAAAAAAFU/arQ0MYF28h0/s1600/hayallerimqk8%255B1%255D.png"><img style="margin: 0px 10px 10px 0px; width: 320px; height: 256px; float: left; cursor: pointer;" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5714665039102175106" border="0" alt="" src="http://3.bp.blogspot.com/-srxs7cdrtFw/T06Rk1IHZ4I/AAAAAAAAAFU/arQ0MYF28h0/s320/hayallerimqk8%255B1%255D.png" /></a><br /><div>Agrutra Mirva...</div><div> </div><div>Gece… Sularda bir yosun gibi hıçkıra hıçkıra, son bir umutla, gelmeyişini<br />beklerken, dönmeyişini özlerken… kalbim ufkuna battı, gözüme uyku… Gözlerimi<br />araladığımda, biri çoktan altını yakmıştı güneşin, tavşan kanı bir gün<br />demleniyordu ufukta. Vazgeçmek ve direnmek zar atıyordu terasta. </div><div> </div><div> </div><div> </div><div> </div><div>Bir paragraf icine yerleşmeyi bekleyen söz dizimlerim ve çoktan noktası konmuş yazıların<br />sabah gazetesi niyetine bırakılmıştı kahvaltı masasına. Bir yudum aldım orta<br />şekerli sabah yalnızlığımdan… kalemi belinden kavradım. Badem<br />ağaçlarından bahar dalları toplamıştım dün, sana rağmen, sana. </div><div> </div><div>Sana göndermek<br />icin aldığım kitabın arasına kurumaya bırakırken fark ettim : Paylaştığımız<br />gökyüzü aynı değil nicedir… Saat değil, zaman farkı var aramızda. Ağrılı<br />bir geçmiş, sancılı yarınlar… ‘Nereye kadar?’, diye sordu nicedir<br />paylaşamadığımız gökyüzü, nereye kadar! Bir neşter kadar keskin ve temiz oldu<br />kararım; orada kış, burada neredeyse bahar. Seni bilmem ama ben artık pek<br />üşümüyorum.</div><div> </div><div> Evet, “şimdi bütün ürkekliğiyle, bütün çıplaklığıyla, ‘bütün<br />gerçekliğiyle’ geçmişi gömme zamanı. Gri bulutlarla, tükenmiş bir mevsimin ve<br />aşkların ardından yeniden, kırılgan bir çocuk olmayı öğrenme zamanı.” Haklısın;<br />“hayat, hak ettiğimiz yaşamdan fazlasını sunmuyor.” Hak ettiğimi değil, hakkım<br />olanı bile alamıyorum! İsteyemiyorum.. nefsim kırılıyor. “Başkasının<br />acısına başkası olmak, ya da bir başkasının düşüne… Arta kalanları yaşamak yetti<br />artık”. </div><div> </div><div>Çünkü, emin ol, “kıymık gibi batıyor yüreğime”, peşime taktığın bu<br />iğreti yalnızlık! Usandım, sadaka gibi önüme atılan paylaşımlardan. Hadi, adam<br />gibi paylaşalım bâri ayrılığı: Sen acılarını bensiz yaşa, ben sensiz düşler<br />kurayım! Ben de “bilmiyorum ne zaman pusuya düşürdün bizi. İçinde<br />çözemediğin bir hesabın var, çözdürmediğin; kim kimi gırtlaklayacak…”<br />korkuyorum, ecele faydası olmuyor. . Belki bir başka<br />vedada harcarsın! Nasılsa hep bir sonraki ayrılığın erken sızısına hazırsın…<br /></div><div>Doğruydu; “doğduğum şehir bile…” anımsadı belki ama “tanımadı beni”.<br />Umurumda mı? Bu kıyı kasabasının bana kucak açışı hep aynı. Yaktım gemileri,<br />dönüş olsa da geri… dönen olmayacak! Gelmek istersen… dönmek.. otobüs terminali<br />bekleyecek seni.</div><div> İflah olmaz bir hüzün, ne zaman (c)anıma yapışsa..<br />derin soluklar (ç)almak gerekiyor hayattan. </div><div>Bilirsin. O zaman, hep, buraya<br />(k)açıyorum yelkenlerimi. … burada herkesten bir parça, kimseden bir bütün var. Hayatın ta kendisi<br />lokantasında bol kepçe yalnızlıklar, Arjantin bardaklarda yudum yudum tüketilen<br />mutsuzluklar var. Kimsenin olmayan ama herkesi sahiplenen bu kentte yüreğim<br />özgür artık. Hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yosunlu<br />akşamüstleri… </div><div>Seni yalnızlığıma dahil etmeyi de öğrendim, yokluğunu yok saymayı<br />da! Öğrendim sessiz başıma yürümeyi dalgalarla, iskeleler boyunca…<br />‘Gitme’, deydin de gelirdim, mecburiyetten; ama hemen dönerdim<br />varlığına, sen gittiğimi bile fark edemeden… </div><div>Hiçbir şey demedin.. Hâlâ… Şimdi<br />kalmak için bahane de aramıyorum. Kendime iş bile buldum. Göz kenarlarımda<br />yürürken anıların sessiz turistleri; yokluğunu bir kokart gibi astım boynuma..<br />antik acıları, yüreğimdeki cam batıkları, mumyalanmış umutları kapsayan<br />istikâmetlerde rehberlik yapıyorum. Bilirsin, müşterisi her zaman bulunur, dramı<br />kıvamında hikâyelerin; çok şükür, işsiz de kalmıyorum. Oku da kendini<br />haklı çıkar, diye yazdım tüm bu satırları.</div><div> </div><div>Seni kendime kırdırmak için değil.<br />Yazılarımı(n) son olduğunu düşünenlere ve sabırsızlıkla bekleyenlere duyurulur:<br />Bu son yazım değil ama sizi temin ederim son tuhaf hikâyemdir! Ve sen...<br />damarlarımdaki balıkadam… eski bir umutla boğulduğunu sanıyorken hâlâ… ne<br />yazarak, ne sesine dokunarak… ulaşamıyorum sana! Sırf bu yüzden bile kızamazsın<br />yokluğuma. Senin her suskunluğunun bir bahanesi, benim her yok oluşumun bir<br />aslı, bir anlamı var.</div><div> Yazdıklarını yaşayan sen, yaşadıklarımı yazıyorum diye mi<br />bir türlü anlamak istemiyor beni! Kitap aralarında nice heyecanla kuruyan ama<br />mutfak raflarında unutulan bahar çiçeklerine iyi bak. Çünkü, sahip çıkamazsan,<br />onlar da, hep acıtacaklar seni!</div><div> </div><div>Özgecan..<br /></div>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-25717615566323990372012-02-26T12:24:00.002-08:002012-02-26T12:30:27.919-08:00<a href="http://2.bp.blogspot.com/-VVbFHObFEL8/T0qVvZH8FII/AAAAAAAAAFI/vI48GvasG-8/s1600/imagesCA0JOVPZ.jpg"><img style="margin: 0px 10px 10px 0px; width: 259px; height: 194px; float: left; cursor: pointer;" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5713543718703469698" border="0" alt="" src="http://2.bp.blogspot.com/-VVbFHObFEL8/T0qVvZH8FII/AAAAAAAAAFI/vI48GvasG-8/s320/imagesCA0JOVPZ.jpg" /></a>AŞK DA ÇEVREYE UYAR..<br /><br />Sevgilim aşk da çevreye uayr,<br />Susuzluk kaktüsü dikenle kaplar.<br /><br />Bak bazı kadınlar kaçmaz çorapların<br />Uzun bacakları olmuşlar.<br /><br />Ve bazı giysiler içinde çalımla<br />Merdivenden iniyor adamlar.<br /><br /><br />Çocukların gül dudağında<br />Zift gibi yapışkan kara sakızlar.<br /><br />Öyle yalnızız ki bu panayırda<br />Sevgimiz durmadan bir taşı ovar.<br /><br />Sevgilim aşk da uyar çevreye<br />Ve kendine parlak bir yalan arar.<br /><br /><br />M.Altıok..guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-14455769973680488002012-01-15T09:36:00.000-08:002012-01-15T09:41:02.960-08:00<a href="http://1.bp.blogspot.com/-SLVh6P9Gch4/TxMPjRCmyoI/AAAAAAAAAE8/h_f0nE7QbSc/s1600/imagesCAV4IY7S.jpg"><img style="MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 259px; FLOAT: left; HEIGHT: 194px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5697915052097981058" border="0" alt="" src="http://1.bp.blogspot.com/-SLVh6P9Gch4/TxMPjRCmyoI/AAAAAAAAAE8/h_f0nE7QbSc/s320/imagesCAV4IY7S.jpg" /></a><br />Ötesi...Berisi...Dahası..<br /><br /><br />Aşkın,seninle ödüllenemeyen yanıydı yalnızlık.<br />Ardı,nefes kesiği.<br />Ötesi yara,berisi bere,dahası izdir.<br /><br />Geldiğim kadar gitmenin,<br />Hatırladığım kadar unutmanın,<br />Susturan ve üşüten avazlarıma,libas bulmanın vaktidir şimdi.<br /><br />Çoğalmaya gelmişken,azalarak kaldım cehenneminde.<br />Benim için,<br />Öldüğünü görmemek için ölmek oldu artık hayat.<br />Yalnızlığın aşkla ödüllenemeyen yanısın,sen.<br /><br />Ardı,biz.<br />Ötesi yâr,berisi ben,dahası anıdır.<br /><br />Acının ve ağrının kentidir,<br />Hayatın hep arka odası,<br />Zamanın arka bahçesidir biraz da ve sadece hep ‘‘bir gün’’ olarak verilir,dün.<br />Benim yalnızlıkla cezalandırılmamdı,aşk.<br /><br />Ardı,ruh âlemi.<br />Ötesi şer,berisi ecel,dahası kalptir.<br /><br />Yüzdüğüm kadar boğulmanın,<br />Tanıdığım kadar yabancılaşmanın,<br />Eriten ve meleten kelimelere,deyiş bulmanın vaktidir şimdi.<br /><br />Var olmaya gelmişken,yok olarak yakıldım ateşlerinde.<br />Benim için,<br />Unuttuğunu bilmemek için gitmek oldu artık yollar.<br />Aşkın yalnızlıkla cezalandırdığıyım,ben.<br /><br />Ardı,dua.<br />Ötesi ibret,berisi av,dahası cinnettir.<br /><br />Hep kendi kendimi ıskalayan bir ahmağım sandım.<br />Yokluğunda kendimi bulamadığımı,aynadaki boşlukları gördükten sonra anladım.<br />Dudağındaki soğuk yatağa kıvrılan o sıcak nefesti,sessizlik.<br /><br />Ardı,figan.<br />Ötesi dil,berisi şiir,dahası çığıltıdır.<br /><br />Ben,sen,biz...<br />İç kanamaları durmayan üç ayrı hastayız şimdi.<br />Hepimiz tekiliz.<br />Hepimiz aşk tarafından terk edileniz.<br /><br />Yitirdiğim kadar bulmanın,<br />Uyuduğum kadar uyanmanın<br />Can verdiğim saatlerin hesabından can almanın vaktidir şimdi.<br />Yâr olmaya yüz tutmuşken,yârdan oldum kısmetlerin kıtlığında.<br /><br />Ardı,boş.<br />Ötesi ömür,berisi karayazı,dahası yazgı hatasıdır.<br /><br />Aşkın bir arada tutamadığı birbirini anımsatan iki ayrı yalandık,biz.<br />Buna sadece ayrılık kandı.<br />Ve o’nu bir yere,<br />Beni bir başka yere attı.<br /><br />Ardı,azap.<br />Ötesi yok,berisi yokmuş,dahası yoktur.<br /><br />E.Gökceguncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-24558079684313099582012-01-04T13:11:00.000-08:002012-01-04T13:53:29.651-08:00<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Y6QLxr5MFo0/TwTKSODf9TI/AAAAAAAAAEk/QiygxbTXVEE/s1600/imagesCAEX7KM4.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 259px; height: 194px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-Y6QLxr5MFo0/TwTKSODf9TI/AAAAAAAAAEk/QiygxbTXVEE/s320/imagesCAEX7KM4.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5693898243262379314" /></a><br />Var..dık..<br /><br />Yillar once, simdi ki gibi insanlari kaybetmenin en kolay yolu hem vefa duygusunun yoklugu hemde duyarsizlikti.. O zamanlar insanlarin kaybi da zordu.. Cunku cogu insan vefa denen duygudan nasibini almis, duyarliydi.. <br /><br />O zamanlar insanlar degerlerine sımsıkı bagliydi. Kelimelerin iclerinin bosalmadigi yillarda yasadigi icin sansliydi kadin. En buyuk ozgurlugun kendi icinde oldugunu biliyordu ve gercek adaletinde kendi yureginde hukum surdugunden emindi.. Bu yuzden cok fazla demokrasilerden haz etmedi. <br /><br />Ve ozgurluk cigirtkanligi yapanlara da inanmadi. Kendini bile ozgur birakamayan, kelimelerini bile ozgurce soyleyemeyen, ifade yoksunu, korka korka yasayanlardan uzak bir yasam surmeyi secti.. Insanlarin agizlarindan cikan her soze inandigi icin verilen sozlerinde gercek oldugunu sandi. "Dostum ben sana" diyenede... "Seni seviyorum" diyenede... Oysa kendisi "Ben size dost degilim" diyordu. Bir gun cekipte gidecek olursa, en azindan kimselere hayal kirikligi yasatmasin diye.. Dostluklar ne kadar zordu onun icin.. Ve bir o kadarda inanilmasi guc.. Neydi dost sahi? "Yanindayim" demek mi?<br />Dostluklari sorgulamayi coktan birakmisti. Bundan sonra da sorgulayacak degildi.. Herseyin icini bosaltan insanlar dostluk , arkadaslik gibi kavramlarin da iclerini bosaltmisti.. <br /><br />Iyi niyetin aptallik , safligin enayilik oldugu donemlerde, kotulukle iyiliginde bir secim , yasam bicimi oldugunu farketti. Aptal gorunmemek adina iyi niyetinden vazgecmedi. Enayi olmama adina da saf dusuncelerinden. O yuzden kandirilmasi cok kolaydi.. Oysa kimse bilmedi, kanmak bile onun secimiydi.. Kandigi hersey daha cabuk affedebilme yetisini kuvvetlendirirdi.. <br /><br />Sonucta sectigi hersey kaderi oldu.. <br /><br />Bazen insan secemiyordu bazi seyleri.. Iste o gunlerde anladi secemedigini. Daha once yazilan son'lara engel olabilmek ancak tanrinin isiydi.. <br /><br />Kabullenmeyi de ancak boyle ogrenebildi. Boyun egmek ona gore olmasa da, yazilana karsi boynu ancak egik kalabilirdi..<br /> <br />Biz eksile eksile çoğalırken aslında kendi kendimizden uzaklaşıyorduk.. Her insan kendi içinde kendi küçük dünyasında yargıları ile yaşarken birbirine sormuyordu. Kalbinde derin şüpheler , acaba'lar susarak yargılıyordu.. Konuşmaya karar verdiğinde ise , hem kendi yüreğine hemde sevdiğinin yüreğine bıçak gibi sözlerini saplıyordu.. <br /><br />Sözler.. Havada uçuştuğu sanılan sözler ... Geri dönüşü olmayan sözler.. ''Pardon.. Böyle söylememeliydim'' in güzelliğini gölgeleyen geri çevrilemeyen sözler.. Ve sonra ''sağlık olsun'' diye biten boyun eğişler.. <br /><br />Biz var'dık.. Var'lıkla Yok'luğun arasında ki incecik çizgiden sıyrılıp boşluğu dolduranlardan olmadık... <br /><br />alıntı..guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-29860709448188049612012-01-04T06:18:00.000-08:002012-01-04T06:24:24.899-08:00<a href="http://2.bp.blogspot.com/--knB2JjJar4/TwRg4I2bL2I/AAAAAAAAAEY/TJevI5gt8Lo/s1600/imagesCA3VTC87.jpg"><img style="MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 187px; FLOAT: left; HEIGHT: 139px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5693782346467848034" border="0" alt="" src="http://2.bp.blogspot.com/--knB2JjJar4/TwRg4I2bL2I/AAAAAAAAAEY/TJevI5gt8Lo/s320/imagesCA3VTC87.jpg" /></a><br /><br /><div>_ ''Yazarım dedi, Adam...</div><br /><br /><br /><div>_''Siz'' ?</div><br /><br /><br /><div>_''Silerim'' dedi ve sildi Kadın..</div><br /><br /><br /><div></div><br /><br /><br /><div>Aşk'a dair ne varsa daim olan..</div><br /><br /><br /><div>Bastıra bastıra sildi Adam'dan..</div><br />E.Gökçe.<br /><br /><div></div><br /><br /><div></div>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-52577781496043434222011-12-26T13:44:00.000-08:002011-12-26T14:32:49.733-08:00Düşünceler...<br /><br />Durmaksızın yürüyorum bu kıyılarda, kumla köpüğün arasında. Yükselen deniz ayak izlerimi silecek, rüzgar köpüğü önüne katacak, ama denizle kıyı daima kalacak.<br />Bugünün acısı, dünün hazzının anısıdır. Anımsamak bir tür buluşmadır. Unutmak ise bir tür özgürlük.<br />Yüreğimdeki mühür kalbim kırılmadan çözülebilir mi? Sevgililer birbirlerinden çok aralarındakini kucaklarlar. Arkadaşlık her zaman için tatlı bir sorumluluktur, asla bir fırsat değil.<br />Ancak büyük bir acı veya büyük bir sevinç senin gerçeğini açığa çıkarabilir. İşte böyle bir anda ya güneş altında çıplak danset, ya da çarmıhını taşı.<br />İnsanlık, sonsuzluğun dışından sonsuzluğa akan bir ışık nehridir. Şafağa ancak gecenin yolunu izleyerek ulaşılabilir.<br />Gariptir ki, kimi zevklerin tutkusudur, acılarımızın bir kısmını oluşturan.<br />Kişinin hayal gücüyle, düşlerinin gerçeklesmesi arasındaki mesafe, yalnızca onun yoğun isteğiyle aşılabilir.<br /><br />Cennet orada, şu kapının ardında, hemen yandaki odada; ama ben anahtarı kaybettim. Belki de sadece koyduğum yeri unuttum.<br />Kuş tüyünde uyuyanların düşlerinin, toprak üzerinde uyuyanlarınkinden daha güzel olmadığı gerçeğinde, yaşamın adaletine olan inancımı yitirmem mümkün mü?<br />Bana kulak ver ki, sana ses verebileyim.<br />Karşındakinin gerçeği sana açıkladıklarında değil, açıklayamadıklarındadır. Bu yüzden onu anlamak istiyorsan, söylediklerine değil, söylemediklerine kulak ver.<br />Söylediklerimin yarısı beş para etmez; ama ola ki diğer yarısı sana ulaşabilir diye konuşuyorum.<br />Yalnızlığım, insanlar geveze hatalarımı övüp, sessiz erdemlerimi eleştirmeye başladığında doğdu.<br />Bir gerçek her zaman bilinmek, ama ara sıra söylenmek içindir. İçimizdeki gerçek olan sessiz, edinilmiş olan ise gevezedir. İçimdeki yaşamın sesi, senin içindeki yaşamın kulağına ulaşamaz. Yine de kendimizi yalnız hissetmemek için konuşalım.<br />Sözcüklerin dalgası hep üstümüzde olsa da, derinliklerimiz daima dinginliğini korur.<br />Yaşam kalbini okuyacak bir şarkıcı bulamazsa, aklını konusacak bir filozof yaratır.<br />Zihnimiz bir süngerdir, yüreğimizse bir nehir. Çoğumuzun akmak yerine, sünger gibi emmeyi seçmesi ne garip!<br />Eger kış, 'Baharı yüreğimde saklıyorum' deseydi, ona kim inanırdı? Her tohum bir özlemdir. Öğretilerin çoğu pencere camı gibidir. Arkasındaki gerçeği görürsün, ama cam seni gerçekten ayırır.<br />Haydi seninle saklambaç oynayalım. Yüreğime saklanırsan eğer, seni bulmak zor olmaz. Ancak kendi kabuğunun ardına gizlenirsen, seni bulmaya çalışmak bir işe yaramaz.<br />Neşeli yüreklerle birlikte neşeli şarkılar söyleyen kederli bir kalp ne kadar yücedir. Yürüyenlerle birlikte yürümeyi yeğlerim, durup yürüyenlerin geçişini seyretmek değil.<br /><br />Hayır, boşuna yaşamadık biz! Kemiklerimizden kuleler yapmadılar mı?<br />Özel ve ayrımcı olmayalım. Unutmayalım ki, şairin aklı da, akrebin kuyruğu da gururla aynı yeryüzünden yükselir.<br />Evim der ki, 'Beni bırakma, çünkü burada senin geçmişin yaşıyor.' Yolum der ki, ' Gel ve beni izle, çünkü ben senin geleceğinim.' Ve ben hem eve, hem de yola derim ki, 'Benim ne geçmişim, ne de geleceğim var. Eğer kalırsam, kalışımda bir ayrılış vardır; gidersem, ayrılışımda bir kalış.<br /><br />Yalnızca sevgi ve ölüm her şeyi değiştirebilir.' Daha dün, yaşam küresi içinde uyumsuzca titreşen bir kırıntı olduğumu düşünürdüm. Şimdi biliyorum ki, ben kürenin ta kendisiyim, ve uyumlu kırıntılar halinde tüm yaşam içimde devinmekte.<br />Adlandıramadığın nimetleri özlediğinde, ve nedenini bilmeden kederlendiğinde, işte o zaman büyüyen her şeyle beraber büyüyecek ve üst benliğine uzanacaksın.<br />Ağaçlar yeryüzünün gökkubbeye yazdığı şiirlerdir. Ama biz onları devirir ve boşluğumuzu kaydedebilmek için kağıda dönüştürürüz.<br />Güzelliğin şarkısını söylersen eğer, çölün ortasında tek başına olsan bile bir dinleyicin olacaktır. Esin daima şarkı söyler; asla açıklamaya çalışmaz. En büyük sarkıcı, sessizliğimizin şarkısını söyleyendir. Eğer ağzın yemekle doluysa nasıl şarkı söyleyebilirsin? Ve eğer elin altınla yüklüyse, şükretmek için nasıl kaldırabilirsin?<br />Sözler zamansızdır. Onları zamansızlıklarını bilerek söylemeli ya da yazmalısın.<br />Şiir bir düşüncenin ifadesi değildir. O, kanayan bir yaradan veya gülümseyen bir ağızdan yükselen bir şarkıdır..<br /><br />Halil Cibran..guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-9079648410693447212011-08-19T14:13:00.001-07:002011-08-19T14:13:42.917-07:00GÖÇMEN ÇİÇEK..
<br />
<br />Aykırı bir uçurumum yolunun üzerinde
<br />Elini uzatacağın dalları yamacında saklayan
<br />Birdenbire patlayan
<br />Bir çığlığım sessizliğinde
<br />Ele-güne karşı seni utandıran.
<br />Yaz günü palto giyerim
<br />Ceplerim dolu dolu şiir
<br />Gören beni deli sanır
<br />Adım kaçığa çıkar
<br />keşke kaçsam
<br />Keşke kaçabilsem şu dünyadan.
<br />Aykırı bir şiirim kitabının arasında
<br />Kargacık burgacık bir yazıyla yazılmış
<br />Sondan okumaya başla
<br />Nokta koy her dizenin önüne
<br />Anlamaya calış..
<br />* * *
<br />Bedeninin bir noktasından dalıp
<br />Yüreğini bulabilirim
<br />Geceyse, başlar yastığa düşerse
<br />Ve yorgunsa yüzün
<br />Yıldızları soluğumla bir bir ateşleyip
<br />Kandiller gibi başucuna koyabilirim..
<br />Ey bütün tufanların ardında
<br />Bulduğum dinginlik!
<br />Göçmen çiçeği dünyanın
<br />Kökleri ardısıra sürükleyen çılgınlık!
<br />Madem ki yaşam bu
<br />Madem ki taşın taş olmaktan öte
<br />bir umarı yok
<br />Bir türkü söyle kadınım
<br />Yürüsün dünyaya mutluluk...
<br />* * *
<br />Yağiyor incecik bir yağmur dışarda
<br />Yüzün çamurlar üstünde tüten buhur
<br />Islak toprak kokusu
<br />Doluyor odama
<br />Sıkılıyorum
<br />Kitapların üstüme yıkılacağından
<br />Korkuyorum şimdi
<br />Yel esiyor
<br />Sökuyor duvardaki bir resmi
<br />Yerine senin yüzünü koyuyor.
<br />Yüzün şimdi karşımda
<br />Yüzün akşam karanlığında
<br />Toprağın üstüne bırakılmış
<br />Bir demet çicek gibi parlıyor..
<br />O zaman açıyorum
<br />Bütün perdeleri
<br />O zaman yakıyorum
<br />Bütün ışıkları
<br />Camları darmadağın ediyorum
<br />Yüzünü avuçlarıma alıyorum
<br />Alnını öpüyorum
<br />Dünyayı öper gibi...
<br />* * *
<br />Sana uzanamadığım gün
<br />Ellerim yok sanıyorum
<br />Senin bakışlarını yakalayamadığım gün
<br />Gözlerim yok..
<br />O zaman bir yumruk
<br />bütün gücüyle vuruyor
<br />Eski bir piyanonun tuşlarına
<br />Binlerce martı
<br />Kayalıklara çarparak ölüyor
<br />Ayışığı tutkal gibi
<br />Yapışıyor pencereme
<br />Açamıyorum perdeleri
<br />Şiir yok artık
<br />Türkü dindi..
<br />
<br />a.erhan
<br />
<br />guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-19237228530970430882011-08-13T11:39:00.000-07:002011-08-13T11:44:16.075-07:00Ay TaNRıÇaSı..
<br />
<br />Harabeler arasından yükselir gizemli bir aşkın ülkesi ,
<br />Rüzgarda bir fısıltıdır
<br />Yüreğini arayan genç bir çobanın sesi ,
<br />Bu sahillerde derler ki
<br />Derin olur Yıldızlı gecelerin uykusu,
<br />Kimse bilmez
<br />Ne zaman başlamış Bu garip aşkın öyküsü.
<br />Kumsalda dolaşan bir ay tanrıçası
<br />Çalar kaçarmış her gece
<br />Uyuyan bir yalnız yüreği...
<br />
<br />l.temiz.
<br />guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-12888304465219758182011-07-20T14:11:00.000-07:002011-07-20T14:12:31.994-07:00Bilmece..<br /><br />Benimkisi sessizlikkimsesizlik değil;<br />Her derdime çarem var ,<br />fakat benimkisi çaresizlik değilKorkularım ,sevinçlerim...<br />hepsini biliyorum;Ben herkesi seviyorum,<br />fakat benimkisi hissizlik değil.<br />Sözlerimi anlayan bir ben mi varım?<br />Çünkü kendi hislerimi yazarım.<br />Bazen olur insanlara kızarım,fakat benimkisi kırgınlık değil...<br /><br />alıntı.guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-31525591210647711552011-07-18T14:00:00.000-07:002011-07-18T14:02:12.598-07:00Haz ve Izdirap...<br /><br />Sonra bir kadin konustu:<br />'Bize haz ve istiraptan bahset.' Ve o cevap verdi: 'Hazziniz, istirabinizin maskesiz halidir. Ve kahkahanizin yükseldigi ayni kuyu, sik sik gözyaslarinizla dolar. Baska türlü olabilmesi mümkün müdür?<br /><br />Istirabin içinize kazidigi alan ne kadar derin olursa, o denli çok hazzi içerebilir. Ve sarabinizi tasiyanla, çömlekçinin firininda yanan ayni kadeh degil midir? Ve sesi ruhunuzu oksayan lavta, daha önce biçaklarla oyulan tahtayla bir degil midir? Kendinizi neseli hissettiginizde kalbinizin derinliklerine inin.<br /><br />Farkedeceksiniz ki, size bu sevinci veren, daha önce üzülmenize neden olmustu. Üzgün oldugunuzde, tekrar kalbinize dönün. Göreceksiniz ki, daha önce sevinciniz olan bir sey için agliyorsunuz.<br />Bazilariniz, 'Haz, istiraptan daha anlamlidir' der; digerleri ise, 'Hayir, istirap daha anlamlidir'. Bense, ikisi birbirinden ayrilamaz, diyorum.<br /><br />Onlar beraber gelirler. Ve siz, bir tanesiyle masanizda otururken, unutmayin ki, digeri de yataginizda uyuyordur. Gerçekte siz, hazzinizla istirabiniz arasinda bir terazi konumundasiniz. Sadece bos oldugunuzda, hareketsiz ve dengede kalabilirsiniz.<br />Bir hazine avcisi, altin ve gümüsünü tartmak için sizi kullandiginda, haz ve istirap kefeleriniz, ister istemez, yükselip alçalacaktir.'<br /><br />Halil Cibranguncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-26052175417463513112011-07-18T09:25:00.000-07:002011-07-18T09:25:03.285-07:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/tOXWf7DFjWA?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>^^TiGeR^^http://www.blogger.com/profile/18302954836739297536noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-79858451649306581222011-07-17T14:24:00.000-07:002011-07-17T14:25:34.063-07:00<span style="font-family: Tahoma;">DEMEDİM Mİ</span><br />
<br />
<span style="font-family: Tahoma;">Oraya gitme demedim mi sana, <br />
seni yalnız ben tanırım demedim mi? <br />
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im? <br />
<br />
Bir gün kızsan bana, <br />
alsan başını, <br />
yüz bin yıllık yere gitsen, <br />
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi? <br />
<br />
Demedim mi şu görünene razı olma, <br />
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl, <br />
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi? <br />
<br />
Ben bir denizim demedim mi sana? <br />
Sen bir balıksın demedim mi? <br />
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın, <br />
senin duru denizin ben'im demedim mi? <br />
<br />
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi? <br />
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im, <br />
senin kolun kanadın ben'im demedim mi? <br />
<br />
Demedim mi yolunu vururlar senin, <br />
demedim mi soğuturlar seni. <br />
Oysa senin ateşin ben'im, <br />
sıcaklığın ben'im demedim mi? <br />
<br />
Türlü şeyler derler sana demedim mi? <br />
Kötü huylar edinirsin demedim mi? <br />
Ölmezlik kaynağını kaybedersin demedim mi? <br />
Yani beni kaybedersin demedim mi? </span><br />
<br />
<span style="font-family: Tahoma;"><strong>Mevlana Celalettin Rumi</strong></span><br />
<span style="font-family: Tahoma;"><br />
<br />
Söyle, bunları sana hep demedim mi?</span>^^TiGeR^^http://www.blogger.com/profile/18302954836739297536noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-74009846076622048242011-07-17T14:23:00.000-07:002011-07-17T14:26:18.385-07:00<span class="style101"><span style="font-family: Tahoma;"><strong>BİR GECECİK</strong></span></span><br />
<br />
<span class="style101"><span style="font-family: Tahoma;">Bir gececik uyuma, ne olur. <br />
Ayrılık kapısını çalma bir gececik. <br />
Bir gececik dostların gönlü olsun, <br />
ne olur sabahı et bir gececik. <br />
<br />
Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun, <br />
kör olsun şeytan bir gececik. <br />
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün. <br />
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara. <br />
Sofrandakiler dirilsin bir gececik. <br />
<br />
Bir gececik uyuma, ne olur. <br />
Ayrılık kapısını çalma bir gececik. <br />
Bir gececik ata bin, meydana gel. <br />
Gönüller bir gececik rahat olsun, <br />
göğüsler meydana dönsün bir gececik. <br />
<br />
Yeniler giyinelim biz kulların. <br />
Musa gibi sen bir sopa al eline. <br />
Sopa bir anda elinde yılan olsun. <br />
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var. <br />
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun. <br />
<br />
Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.</span></span><br />
<br />
<span class="style101"><span style="font-family: Tahoma;">Mevlana Celalettin Rumi</span></span>^^TiGeR^^http://www.blogger.com/profile/18302954836739297536noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-56421313949650467962011-07-16T13:53:00.000-07:002011-07-16T13:59:19.258-07:00Bir Şey İnsana Ait ..<br /><br />Son kadeh içilmiş,<br />son söz edilmişti.<br />bir düşünce sardı hepsini...<br />bir hatıra..<br />bir hırs..<br />bir kıskançlık...<br />bir yanıltı<br />bir kardeşlik..<br />bir yanlışlık..<br />bir kin..<br />bir ümid..<br />BİR ŞEY İNSANA ait..........<br /><br />Asafguncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-85540661911709104932011-07-16T13:44:00.000-07:002011-07-16T13:45:05.658-07:00Kımıltı ...<br /><br />Bir ışık vardı..<br />Ben ona bakıyordum<br />O ışık sallanıyor sanıyordum.<br />Oysa hemen anladım,<br />Ki ben kımıldanıyordum.<br /><br />Asaf.guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-24825773502433417122011-07-16T13:39:00.000-07:002011-07-16T13:41:12.197-07:00Kelebek...<br /><br />Son isteğin nedir?<br />Sorusu,<br />Çok, çok kolaydır,<br />ilk isteğin nedir?<br />Sorusundan.<br />Çünkü,<br />O soruyuKimse kimseye soramadı,<br />Korkusundan.<br /><br />Asaf.guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-80729430755923043122011-07-15T13:43:00.000-07:002011-07-15T13:44:33.243-07:00<iframe height="349" src="http://www.youtube.com/embed/I1KmgvRUkl8" frameborder="0" width="425"></iframe>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-67278111830975424342011-07-14T12:12:00.000-07:002011-07-14T12:12:49.140-07:00<span class="style101"><strong><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">KAÇ, GİZLEN, SUS</span></strong></span><br />
<br />
<span class="style101"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Ben ölmek için doğmadım.. <br />
Her gece yürüyüşlerimde <br />
Bir yıldız kayar gökten <br />
Ama hiç dilek tutmadım, <br />
Kehribar tesbih misal <br />
Hep yıldızlar saydım, <br />
Yalnızlıktan kaçıp, ayın mehtabında dolaştım, <br />
Kendimi gizledim vefasız aynalarda, <br />
Kamufle olup sessizliğe sustum, <br />
Ben kaçtım, ben gizlendim, ben sustum.. <br />
<br />
Ben ayrı dünya çocuğu.. <br />
Her gece ayın doğuşunda <br />
Sancısını çekerim yalnızlığın, <br />
Sonra firari fikirle yıldızlar sayarım, <br />
Kaçarım esaretine düşmekten yalnızlığın, <br />
Gök kubbesi altında gizlenirim karanlığın, <br />
Yürürüm gecenin kucağına susarım, <br />
Benim adıma doğan <br />
Her Gündüz için, her güneş için <br />
“To be or not be” önemli değil, <br />
Her ne kadar asil bir eylem olmasa da <br />
Ben kaçarım, ben gizlenirim, ben susarım.. <br />
<br />
Ben ölmek için doğmadım.. <br />
Her gece yürüyüşlerimde <br />
Bir yıldız kayar gökten <br />
Ama hiç dilek tutmadım, <br />
Kehribar tespih misal <br />
Hep yıldızlar saydım, <br />
Ben kaçtım, ben gizlendim, ben sustum.. <br />
<br />
Ben ölmek için doğmadım <br />
Ben ebedi yaşamak için öleceğim…</span></span><br />
<br />
<span class="style101"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;"><strong>İBRAHİM SADRİ</strong></span></span><br />
<br />
<span class="style101"><span style="font-family: "Trebuchet MS", sans-serif;">Özlem ve Ben için</span></span>^^TiGeR^^http://www.blogger.com/profile/18302954836739297536noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-22219151569091434202011-07-02T14:48:00.000-07:002011-07-02T15:30:18.801-07:00<a href="http://2.bp.blogspot.com/-Yky8jPjxxsU/Tg-SW8lpKFI/AAAAAAAAAB4/az3wb3RSlGg/s1600/Romantik_Olmaya_Calmak%255B1%255D.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 117px; height: 118px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-Yky8jPjxxsU/Tg-SW8lpKFI/AAAAAAAAAB4/az3wb3RSlGg/s320/Romantik_Olmaya_Calmak%255B1%255D.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5624875382527830098" /></a><p style="text-decoration: none; "><span class="Apple-style-span" style="font-family: verdana, arial, sans-serif; font-size: 11px; ">Kendinin Celladı...<br /><br />ne aşk acımasız cellat ne zaman hain..kalbin hazin aldanışında<br />kendinsin sorgulanan kan içre aldanmış demlerin yanışında<br /><br />yurtsuz kuşlar gibi öfkeli bulutlar dolaşır tarumar hazanlarda<br />hışımla yağar sağanak aşk -başka baharlar coşar her uyanışında<br /><br />sen zamanı elle gelmeyecek kalyonların yasıyla ağlayarak<br />giden görür ki ufkun sis giysileri ne güneşler solumakta<br /><br />insanın celladı kendisidir ki kendi seçer yar olmayanı yar diye<br />kuru dalları güllerle donat-sonra da yaprak yaprak ağla soluşuna<br /><br />en kırgın yerinden kalbini asmak düşer aşkı suçlayanların payına<br />ve geçmişini çekmek gözyaşından bir tespih gibi mülhem yanışında<br /><br />darağaçları kur nafile kalmış kısır kuşsuz ve şarkısız dallardan<br />kurban da sensin yargıç da içinde biteviye dolanan ölü hulyalarda<br /><br />son kalan güzelliğidir aşkın bağrında nazenin boyunlu gül<br />ey kendinin celladı as onu orada ve sakın ardından ağlama<br /><br /><br />adnan durmaz</span></p>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-49644748296858475212011-06-26T15:29:00.000-07:002011-06-26T15:35:27.877-07:00<a href="http://4.bp.blogspot.com/-JydxEann6oI/Tgey5EjuZPI/AAAAAAAAABQ/t6r1DO5bSqo/s1600/473063056_ed20e6d803_m%255B1%255D.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 160px; height: 240px;" src="http://4.bp.blogspot.com/-JydxEann6oI/Tgey5EjuZPI/AAAAAAAAABQ/t6r1DO5bSqo/s320/473063056_ed20e6d803_m%255B1%255D.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5622659353341224178" /></a><div>Yüregi Yalnız...</div><div><br /></div><div>Bir şiir dinledim </div><div>Yüreği yalnız bir dosttan </div><div>Unutulacak kadar eski </div><div>Hiç unutulmayacak kadar güzel </div><div>Ve bir şiir okudum </div><div>Basit </div><div>Sade </div><div>Küçük </div><div>Bir aşka özel </div><div>Beğenmedi nedense </div><div>Gözlerine baktım </div><div>Yüreğini gördüm..Bomboştu</div><div>Alabildiğine......</div><div><br /></div><div> L.umit temiz</div>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-49432451640887609362011-06-23T14:33:00.000-07:002011-06-23T14:43:34.788-07:00<a href="http://1.bp.blogspot.com/-4_jdo9VIGSA/TgOyY5RcyZI/AAAAAAAAABI/2Z0ZgzNkEZ4/s1600/CASCOA5G.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 135px; height: 97px;" src="http://1.bp.blogspot.com/-4_jdo9VIGSA/TgOyY5RcyZI/AAAAAAAAABI/2Z0ZgzNkEZ4/s320/CASCOA5G.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5621532900649126290" /></a>KoNusMa(Ma) Lı...!<div><br /></div><div><br /><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">Sen hiç, yeni konuşmaya başlayan bir bebeğin ilk cümlelerine tanık oldun mu? Harfleri ağzından çıkarmak için nasıl çabaladığını gördün mü hiç? Ya da bir şey anlatmaya çalışan küçük bir çocuğun kelimeleri bir araya getirip meramını anlatmak için nasıl çırpındığını, o heyecanını, o telaşını gördün mü hiç?<br /><br />Bu gün alt katta oturan komşunun 3 yaşındaki oğlu geldi. “Nuran teyze” diye başladı cümlesine, sonra birkaç kelime daha ekledi, eklemesine ekledi de ben anlamadım. “Ne istiyorsun Mesut?” dedim. Mesut iyice telaşlandı. “Nuran teyze…....”<br />yok anlamıyorum…<br />Sinirlendim. Mesut sessizce bana baktı. ‘Böyle olmayacak’ dedim içimden. Eğildim Mesut’la aynı hizaya gelip “hadi şimdi yavaş yavaş söyle, ne istiyorsun?” diye sordum. Mesut rahatlamış bir biçimde biraz da kekeleyerek “annem tuz istedi” dedi. “Oh, çok şükür” dedim, tuzu verdim gönderdim.<br /><br />Kızım geç konuştu. Ne zor dönemlerdi bilemezsin. Anlatamadığı zaman sinirleniyor, hırçınlaşıyor sonra bana vurmaya başlıyordu. Ne dediğini anlayabildiğim zaman sakinleşiyordu. Ama anlayamadığımda bütün gün ağlıyordu.<br /><br />İşte böyle bir şey konuşmak. Konuşmak, ama konuşurken susmamak.<br /><br />Düşünüyorum da bence çoğumuz konuşmamıza rağmen aslında çok susuyoruz. Konuşuyoruz ama konuşmak istediklerimizi, anlatmak istediklerimizi hep erteliyoruz.<br /><br />22 yıl oldu annemle konuşmuyorum. Hiçbir şeyimi bilmez. Hiçbir acımı hiçbir mutluluğumu, bana dair hiçbir şeyimi bilmez. O da 22 yıl önce beni susturmuştu. Bendeki de ne inat değil mi? Sustum mu böyle susuyorum işte.<br /><br />Bazen beraber TV izliyoruz konuşmak için nasıl çabalıyor bilsen. Birilerini anlatıyor, geçmişi anlatıyor, duymuyorum, duyamıyorum. Duymayınca da konuşulmuyor be gözüm.<br /><br />Kocamın aşkını dinleyecek kadar yürekli olan ben onunla da konuşmuyorum.5 yıl önce O da susturmuştu. O da bilmeyecek ne hissettiğimi, ne düşündüğümü, ne istediğimi. Ömrümün sonuna kadar bu şekilde sürse dahi hiç bir şekilde bana ait hiç bir şeyi bilmeyecek ona karşı da suskunluğum bitmeyecek…<br /><br />Konuşurken aslında konuşmadığını fark etmek, korkunç bir şey biliyor musun?<br /><br />Çok konuşurken aslında hiç de konuşmadığımı anladım bir süre önce… Ziyan olan bir ömürden başka bir şey değil bu.<br />Kahkahalar atarken aslında hiç gülmediğimi fark ettim sonra. Kendime ait birçok şeyi daha fark ettim. Meğer ne çok susmuşum, bak onu da yeni fark ettim.<br />Seninle konuşuyorum biliyorsun. Konuşurken gerçekten konuştuğumu hissediyorum. Her yazdığımda her sarf ettiğim kelimede tek bir cümlede çok şey anlattığımı görüyorum.<br /><br />Susmak çok kötü ama konuşmakta bir o kadar güzel. Güzelden öte müthiş bir şey.<br /><br />Konuştuğumu hissettiğim anlarda kutsal bir şey görmüş gibi hissediyorum. Sonra kendimi ayrıcalıklı biri olarak görüyorum. Kendime verdiğim değer artıyor ve sevgim ve saygım…<br /><br />Eğer bir gün sende beni susturmaya kalkışırsan seninle de konuşmam biliyorsun. Sana karşı da susarım.<br /><br />Tam konuşmaya başlamışken susmak...<br /><br />Beni susturma olur mu? Seninleyken konuştuğumu hissediyorum. Bırak konuşayım. İzin ver konuşayım. İzin ver… </span><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">Çünkü konuşmak, çok güzel</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; "><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">alıntı..</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; "><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; "><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; "><br /></span></div><div><br /></div></div>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-60015569216620611322011-06-21T13:14:00.001-07:002011-06-21T13:14:44.758-07:00<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/F3e0XHGvF0o?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>^^TiGeR^^http://www.blogger.com/profile/18302954836739297536noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-66591799511415544192011-06-20T12:40:00.000-07:002011-06-20T12:43:38.283-07:00<a href="http://3.bp.blogspot.com/-Uc9xclow8ac/Tf-ik0HKzvI/AAAAAAAAABA/o8QRLDVME7c/s1600/ozluyorum%255B1%255D.jpg" onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 253px;" src="http://3.bp.blogspot.com/-Uc9xclow8ac/Tf-ik0HKzvI/AAAAAAAAABA/o8QRLDVME7c/s320/ozluyorum%255B1%255D.jpg" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5620389613329370866" /></a><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">Susarız…<br /><br />Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz…<br /><br />Susarız…<br /><br />Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…<br /><br />Susarız…<br /><br />Sessiz bir onaydır susuşumuz…Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere…<br /><br />Susarız…<br /><br />Sessiz bir bekleyiş olur susmak…Ya kendimizin yada karşımızdakinin ortak değerleri yeniden gözden geçirmesine tanınmış bir fırsattır sessizliğimiz…Yada birinin bizi fark etmesi, doğru algılayabilmesi için tanınmış bir süre…Susan için endişe ve olasılık hesapları arasındaki gel git lerle biraz da huzursuz bir bekletiştir susmak…<br /><br />Susarız…<br /><br />Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz…Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak…Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…<br /><br />Susarız…<br /><br />Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki…fark edilmesi ve onarılması incelik ister…Ya yeniden bir kazanıştır ya da aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…<br /><br />Susarız…<br /><br />Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır…</span><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">Bir duruş, bir soluklanmadır susmak…Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir…Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna…Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…<br /><br />Susarız…<br /><br />Ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz…Sevdiğimizle yan yana ve can cana yızdır…Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiç bir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız…Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz…<br /><br />Susarız…<br /><br />İletişimin tıkandığı yerdeyizdir , hiçbir iletinin bize yeterli gelmediği ve hiçbir iletimizin doğru algılanmadığı…Yanlışlıklar, yanılgılar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fırtınaya tutulmuşçasına savrulup duran…</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">Sözler yerini sessizliğe bırakmaya başlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliğe dönüşmeye başlar…Güven ve sevginin içten içe çürümeye başladığı yerdir ve gitmek zamanının ertelenmiş halidir susmak…<br /><br />Susarız…<br /><br />Kabul edilmiş bir hata yada suçtur susuşumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir…Korku eşlik eder suskunluğumuza…<br /><br />Susarız…<br /><br />Bir gidişi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanında olduğunun ayırdımında olduğumuz bir gidişin…<br /><br />Susarız…<br /><br />Hayata karşı bir susuştur bu kez yaşanan…Bizi can evimizden vuran bir kayıp, yaşanan büyük bir acı, ölesiye bir çaresizliktir yaşadığımız…Söylenecek hiçbir sözümüzün adrese teslim olmayacağından emin olduğumuz, bütün sözcüklerin anlamını yitirdiği bir yerdeyizdir…</span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">Hayatın bize bir şey katamadığı ve bizim de hayata bir şey katmak için anlamımızı kaybettiğimiz bir yer…Belki de boş gözlerle, algılamadan bir seyirdir hayat o noktada ve belki de amacı ve beklentisi olmayan, bir mesaj kaygısı taşımayan ve hedefi olmayan tek susuştur yaşadığımız…<br /><br />Susmak; eylemsiz ve durağan bir edim gibi görünse de her susku bir şey anlatır yine de ve her suskunun bir nedeni vardır ve her susku içinde pek çok sesi hapseden sessiz bir eylemdir… </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; "><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">E.Ardıc.</span></div>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-8781941890062523278.post-20456337981648281052011-06-18T14:38:00.000-07:002011-06-18T14:39:19.948-07:00Sus(ma)malı İnsan...<div><br /></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">Susmalı insan sırası ona gelince... Bazen bir anlık susmanın anlatabileceği şeyleri saatler süren konuşmalar anlatmakta yeterli olamıyor.<br /><br />Bazen susuşlara saklanıyor sevgiler... bazen de nefretler... Her susuş beraberinde bir birlikteliği getiriyor yada ayrılığın soğuk duvarlarını örüyor araya. Söyleyecek, söylenmesi gereken çok şeyler olduğunda da susuyoruz çoğu zaman. Kendimize anlatıyoruz nedense karşıda ki dinlesin diye hazırladığımız hep 'ben' le başlayan uzun cümleleri.. Ve bitişlerde hep acabalar kalıyor aklımızda...<br /><br /><br />Her şeyi bitiriyoruz kimi zaman tek bir söz söylemeden, açıklama yapmadan. Susuşlara saklanıyoruz yine...Bırakalım da onlar anlasın diye...<br /><br />Herşey bittiği zaman başlayan şeyler bazen güzel de olabiliyor ama hiçbiri sonsuza kadar sürmüyor. Sonsuz olacak bu defa diyerek başlanan her şey yarım kalıyor. Yarım hayatlarımıza bir de yarım insanlar ekliyoruz sonra. Ve her her seferinde savunmamız onları sonsuz sanmamız oluyor.<br /><br />Tükeniyoruz yavaşça... Tüketiyoruz hayatı. Susuşlardan sıyrılıp yol oluşlara sığınıyoruz sonra. Gidiyoruz...uzanıyoruz sonsuza. Yolcular gelip geçiyor üzerimizden adlarını bile öğrenemiyoruz acelelerinden... acelemizden.<br /><br />Her yolun vardır bir sonu deyip kendi sonumuzu keşfe çıkıyoruz. Vardığımız diğer yol ayrımları da aynı bizim gibi; hepsinin üzerinde izler var geçenlerden ve hiçbirini silebilecek kadar kuvvetli bir rüzgar yok ortalıkta.<br /><br />Terk edilişler başlıyor sonra yapayalnız kalıyoruz... Kendi yarattığımız sessizliğe çakılıyoruz.<br /><br />Ve diplerde aruyoruz sonsuzları. Karanlık sarıyor bizi... Karanlıkta buluyoruz geçmişe özlemi... Hayatlarımızı bırakıp geçmişe dönüyoruz, geçmişler varediyoruz kendimize yaşanmamış yaşanması istenen...<br /><br />Ve artık yüzümüz yok, sesimiz yok, hayallerimiz yok. Cansız bedenlerde can çekişen ruhlarımız var sadece. Uzatmaları oynuyor ruhlarımız... </span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; "><br /></span></div><div><span class="Apple-style-span" style="font-family: 'Times New Roman, Times, serif'; font-size: 17px; line-height: 25px; ">merve.</span></div>guncelhttp://www.blogger.com/profile/00580319744179063808noreply@blogger.com0